7/21/2015

Bir gün..

Bu gece yazmadan uyuyamadım.
Kalbim kaldırmadı sabah haberleri okuduğum zaman bu güne uyanmak istemedim.
O güzel insanlara bakınca gözlerim doldu, duygularımı ifade edebileceğim hiç bir kelime yok gibiydi.

Biri demiş konuşmasında "Bu gidişle yılın her günü ayrı bir katliam için yas tutuyor olacağız." diye.
Sosyal medyadan bize ulaşamayan, duymadığımız, bilmediğimiz, dünyanın öbür ucundaki farklı ülkelerde de kimbilir neler oluyor, hangi insanlar ne sebeplerden ölüyor, katlediliyor..

Farklılıkları kabullenmeyi, sevmeyi, paylaşmayı, insanlığı öğretmek bu kadar zor mu?
Nedir paylaşamadığımız?
Şu kısacık zamanda kimseye kalmayacak olan bu toprak parçası mı? 
Lütfen herkese yetecek kadar toprak var beraber yaşayalım, gelin beraber yemek yapalım, paylaştıkça çoğalalım, birbirimizin yüzündeki gülümsemeye sebep olalım!
Neden kapılarımız var? 
Neden kapılarımız en yakınımızdaki komşumuza bile kapalı?

Paylaşamadığımız sevgi mi, tükenir mi biraz sevsek birbirimizi?

Elimde bir güç olsa tüm dilleri konuşmak, herkesin dilinden anlamak isterdim.  
Elimde bir şansım olsa, o küçücük bebeklere kin, nefret, savaş, düşman.. kelimeleri yerine o da insan o da can kelimelerini öğretmek isterdim.

Bu güne kadar hiçbir fanatikliğim olmadı.
Siyaseti de hiç sevmiyorum.
Bir insanı tanırken dinine, diline, ırkına, rengine, siyasi görüşüne, etnik kökenine.. bakarak tanımadım. 
Çoğu zaman sormadım bile, sorduysam onları dinlemek anlamak için sordum. 

Farklı görüşlerdeyizdir, farklı hislerdeyizdir. 
Olabilir.
Seni dinliyorum ve anlıyorum empati kurabiliyorum, ama sonuçta düşününce senin görüşünle aynı görüşte değilim demek bu kadar mı zor.

Peki ya ölüm?
 Annen senin x dininden, kardeşin senin x görüşünden o yüzden ben y görüşünden y dinindenim senin anneni kardeşini öldürmem gerek.. 
Neden?
 Çünkü teeeeeeee milattan önce t yılında benim y görüşlü atam senin x görüşlü atanla anlaşamamış, gerizekalılar savaşmaya başlamış sonra birbirlerine kin ve düşmanlık besleyip çocuklarına onu öğretip aktarmışlar. Yıllardır x ler y leri y ler x leri öldürüyorsa vardır bi sebep ben seni düşman göreyim de neme lazım..
Böyle sığ, böyle saçma, böyle beyinsizce bir düşünce daha var mı?

Bir insan, bir başkan da çıkıp diyemiyor mu onca insan öldü artık bi durun bu bir çözüm değil.!


900km ötede doğsam Yunan, 4000km ötede doğsam Hristiyan belki 10.000km ötede doğsam koyu tenli olurdum. 
Ne fark eder? Burda doğmuşum.. 
Bu beni daha mı insan yapar, daha mı üstün kılar?
Bu durumdan dolayı birinin beni öldürmesi mi gerekli, peki ya benim kime düşman olmam lazım? 
  
Kimim ki ben başka bir insanı benle aynı olmadığı için yargılayabilirim?

Önemli olan bu detaylar, bu içi boş kelimeler olmadı asla benim için.. kalbi oldu.
İyi bir insandır, kalbi temiz bir insandır.

Kalbinizi doldurun. 
Tüm tarafları dinledikten sonra, anlamaya çalıştıktan sonra üstüne kalbinizi koyup, insanlığınızı koyup karar verin.

Kendinizi sevin.
İnsanları sevin.
Yaşamayı sevin.

Zaten nedir ki başka geriye kalan şu ömürde.

7/20/2015

Yaz akşamı için en ferah çorba !

Yaz akşamları için bence en ideal çorba hafif ama aynı zamanda doyurucu bir sebze çorbası.

Hatta bu çorbayı tahıllı bir dilim ekmekle içtikten sonra başka bir şey yemeseniz de olur.
Böylece kilo alma derdine de son ! 
Çünkü en çok bu gece öğünlerinden o minik göbekcikler popocuklar oluşuyor :)
Çorba yaklaşık 6 kişilik siz ona göre oranlayabilirsiniz.

Çorba için gerekli malzemeler:

 3 tane kabak
4tane havuç
1 soğan
2 diş sarımsak
1 buket taze yeşil soğan
Şehriye
 tereyağı
 isteğe bağlı dereotu ve pırasa ilavesi

Önce havuçların pişmesi en uzun zamanı aldığı için havuçları şekildeki gibi minik minik doğrayarak kaynar suya atıyorum. 
Suya hiç tuz veya yağ koymuyorum.






Daha sonra havuçlar kaynar suda pişerken kabaklarımı hazırlıyorum.
Kabağı ikiye böldükten sonra ortadan yatay şekilde ayırıp öyle dikey olarak 4 veya 5 parçaya ayırıyorum.
Çok matematiksel konuştum ama aşağıdaki fotoğrafa bakınca daha kolay anlayacaksınız.



 Böylece en rahat şekilde küpler elde ediyorum. 
1 yemek kaşığının içine yaklaşık 4 5 küp gelicek büyüklükte oluyorlar.
Bunları direk suya atmıyorum havuçlarım yanda kaynamaya devam ederken eriştelerin hazırlanışına geçiyorum.
Çorbaya en güzel tat katıcak kısım bu ve minik dokunuşlarla çok şey değiştirebilirsiniz.
Bu şehriyeler için küçük ayrı bir tencere kullanıyorum.
 Şehriye miktarını siz kendinize göre ayarlayabilirsiniz ben bol şehriyeli olmasını seviyorum bu yüzden küçük bir kabın yarısı kadar koyuyorum. 
Siz daha az olmasından hoşlanıyorsanız bu miktarı azaltabilirsiniz. 
Bu kısımdaki minik detaylar önemli !



 Soğanı ve 2 diş sarımsağımı minik doğradım

 Önce soğanı az yağda pembeleşene kadar pişiriyorum ama çok fazla pişirmeyin çünkü üstüne sarımsak ve şehriyeleri ekleyerek kavurmaya devam edeceğiz.


 Şehriyeleri eklerken biraz daha yağ ve çok güzel tat veriyor biraz tereyağı da koyabilirsiniz. 
Ben sadece zeytinyağı ile devam ettim.
Malum yaz ayları kilolara dikkat etmek lazım.

 Karışımım birbirine güzelce karıştı, sarımsakların o çiğ kokusu gitti, soğanlarım da aynı şekilde acı tadı tamamen yok oldu, kısık ateşte soğanları yakmadan şehriyelerin biraz rengini kırıcak kıvamda ısıttım.

 Üzerine kocaman bir çay kaşığı dolusu tuz ekliyorum. 
Bu tuz fazla değil kocaman çorbanın tek tuzu. 
Bu tuzu ekledikten sonra üzerine 1 parmak aşıcak şekilde su ilave ediyorum ve makarna haşlar gibi haşlıyorum.
İşte bu adım çorbanın şehriyelerine en güzel tadı katan adım. 
Şehriyeleri direk çorba suyuna atarsanız bu haşlamayı yapmadan, tatsız tuzsuz şehriyeler elde edersiniz. 
Bu yüzden en önemli adım şehriyelere bu tuzu çektirmek.

 Şehriyeler hafif diri şekilde suyunu çektiği zaman altını kapatabilirsiniz. 
Bu karışım çok tuzlu ama tadına bakın derim inanılmaz mükemmel enfes çılgın güzel bir tadı oluyor.
Pembeleşmiş soğan ve sarımsak ve o hafif renk değiştirmiş şehriyenin tadı...
Biraz lapa olucak merak etmeyin çorbanın içine koyduğumu zaman dağılıyor.
Ve çorbanın en güzel yanı burdan geliyor.
 Şehriyeler suyunu çekerken yeşil soğanları da çorbaya atıyorum.
Soğanları atarken isterseniz pırasayı da aynı şekilde doğrayarak içine atabilirsiniz.



 Soğanlar çorbanın üzerinde durmayı bıraktığı zaman kıvamına ulaşmış demektir. 
Bu adımdan sonra şehriyeleri olduğu gibi tüm o suyu ve lezzetiyle çorbanın içine aktarıyoruz ve kabakları ekleyerek kaynamaya bırakıyoruz.
Kabakları eklerken isteğe bağlı dereotu da koyabilirsiniz. 
 Ve yaklaşık 15 dakika piştikten sonra, kabakları da kontol edin, çorba hazır ! :)

Bon Appétit

7/17/2015

Bayram kahvaltısına minik dokunuşlar

Kendim sabahları çok severek yaptığım bir omlet tarifim var. 

Yeni bir şey denemek isterseniz tavsiye ediyorum ! :)


Malzemeler: 

1 Patates
1Soğan
3Yumurta
Kabartma tozu
Tuz, Şeker, Karabiber,  
İsteğe bağlı sucuk


Eldiven olarak soğan ve sarımsak doğrarken en çok kullandığım bu tamamen kokuyu önlüyor aynı zamanda pudrasız olduğu için rahatça kullanabiliyorum.

 

Önce soğanları ince ince doğruyorum 
Biraz ağladıktan sonra patatesleri küp küp yapıyorum


Patatesi ve soğanı ayrı tavalara koyuyorum çünkü patatesi tuzlu yaparken soğanları şekerle birlikte karamelize hale getirmek istiyorum.
 
Patatesleri tavaya koyduktan sonra üzerinde biraz yağ gezdiriyorum ve tavanın tabanını neredeyse kaplayacak kadar su koyuyorum. 

Patatesleri yağda kızartma yöntemini de tercih edebilirsiniz ama ben daha yağsız olması için bu şekilde yapıyorum. 

Patatesleri tamamen haşlama yöntemiyle yumuşattığımız zaman çok sulu olduğu için patatesler omlete yapışmayı reddediyorlar :D bu yüzden bu ortalama yöntem hem patatesleri yumuşatıcak hem de fazla yağlı olmasını engelleyecek.

Aynı şekilde sucuk yaparken de ekstra yağ koymuyorum. sucukların üzerinde su gezdirdikten sonra kapağını kapatıyorum o suyun buharıyla ve kendi yağıyla çok güzel pişiyor. En sona doğru buharlaştırmak istediğim zaman suyu, tavanın kapağını açıyorum ve kurumadan çok güzel pişmiş sucuklar elde ediyorum böylece. 

Soğanlarımın üzerine az tereyağı koyuyorum ve dolu dolu değil ama soğanların üzerini kaplayacak kadar şeker koyuyorum. 

Tatlı tuzlu yemeklerden hoşlananlar bu kısımda şekeri biraz fazla koyabilir yada o kadar bariz tatlı tadı gelmesin sadece soğanlarım karamelize olsun derseniz üzerinde biraz gezdirmeniz yeterli şekeri.
Bu durumda soğanlarınız tereyağının o güzel tadıyla birlikte güzelce karamelize olucaklar.
Soğanları pişerken bolca karıştırmayı unutmayın.

Soğanlarım 6-7 dakika içinde orta sıcaklıkta, 7 yi kullanıyorum ben elektrikli ocakta, karamelize oluyor zaten.

Bu arada karıştırma kabının içine yumurtaları kırıp üzerine kabartma tozunu koyuyorum.  
Kabartma tozunun ayarı çay kaşığının ucu kadar çok küçük bir miktar.
Kabartma tozu omletin biraz kabarık olmasını sağlıyor ama fazla koyarsanız acı bir tat bırakabilir o yüzden minik bir dokunuş şeklinde koyuyoruz. 


Yumurtayı da çok abartmadan sadece karıştırıcak kadar çırpıyoruz. 
Yumurta çok çırpıldığı zaman omletin o güzel yapısını almasını engelliyor.
Mümkünse biraz havalandırarak kabaca çırpıyoruz.
 
İçine sıcakken pişmiş patatesi ve karamelize soğanı ekliyorum.
Böylece yumurta onların sıcaklığıyla biraz pişme kıvamına geliyor ve tavaya aktardığım zaman içi daha güzel pişiyor. 

Ve eğer yok ben kilo almıyorum içinde kaşar da olsun derseniz rende kaşarı eklemek için bu adım tam zamanı ! :)

Üzerine karabiberi ekliyorum ve karıştırıyorum.

Tavaya homojen bir şekilde dağıtıp kısık orta ateş civarında elektronikte 4 numara'da pişirmeye bırakıyıyorum.

İsteğe bağlı sucuk durumunda sucukları tavada pişirdikten sonra bu karışımı üstlerine dökebilirsiniz :) 
Arada yanlardan yokluyorum pişme durumunu ve altı piştiği zaman ters ceviriyorum.

  Üst kısmını da bu şekide pişirdikten sonra pişme işemimiz tamamlanıyor ! :) 

 Afiyet olsunn ! :)