1/29/2016

Kuşlar

Bolca kafamı boşaltmaya ihtiyacım var.
Sakin sakin oturup düşünmeye.
Gözlerimi kapatıp hiç bir şey yapmadan durmaya.
Son zamanlarda koşuşturmada kaybettiğim beni yeniden bulmaya.

1/27/2016

İnsanlık

Bu gün yaşadığım ve beni düşündüren bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum.

Saat öğlen 1 civarı Kadıköy'den vapurla Beşiktaş'a geçiyordum.
İçeride biraz oturduktan sonra manzaranın fotoğrafını çekmek üzere dışarı çıktım.
Benden 2 3 dakika sonra biri daha çıktı dışarı. 
Ben tam fotoğrafı çekerken orta yaşlarda biri bana,
-Dikkat et kırık kırık! diye seslendi.
Baktım yaslanıp fotoğraf çektiğim yerde kırık varmış, onun için beni uyarmış.
Teşekkür ederim dedim uyardığı için mutlu olup gülümsedim.
Bunun üzerine;
-Okuyo musun? Mezun mu sen? diye biraz devrik cümlelerle bir soru geldi.
Bir yandan ister istemez yabancı biriyle konuşmanın yanlış olduğunu düşünerek bir yandan da bana yardımı dokunan birine en azından kısa bir muhabbeti borç bilerek kısa bir cevap verdim.
-Mezunum.
Bunun üzerine konuşma devam etti.
-Lise? Üniversite 4 sene?
Konuşmada cümlelerin eksikliğini sezer gibi oldum.
Aklımdan acaba sarhoş mu? tiner mi çekti? yoksa çekinerek mi konuşuyor? gibi sorular geçerken cevapladım.
-Bu sene üniversite 4. sınıftan mezun oldum. Siz? 
- Ben ortaokulu bitirdim. Okuma yazma yapamıyorum. Bizimkiler akrabağa evliliği yapmış. Bende böyle doğmuşum. Engelim var. Okuma yazma beceremiyorum.
Aklımdaki soruların birazını yanıtladım. Konuşma sorunu bu yüzden kaynaklanıyormuş. İçim rahatladı.
- Herkes illa okumak zorunda değil. Çalışıyor musunuz? diye sordum.
-Temizlik görevlisi çalışıyorum. İşkur'dan aileden başvurdular engelli belgemle çalışıyorum.
-Ne güzel çok sevindim çalışma hevesinize.
-Çalışıyodum ama ben yerleri temizlemek için geldim. Yoruluyorum. Yorulunca dinleniyorum. Sonra devam ediyorum. Baktım yerler kirleniyor başlıyorum temizlemeye. Kirliyse temizlerim. Arada dinleniyorum. Ama beni makine temizlemeye verdiler. Makineler tehlikeli. Makineyi bilenler bile temizleyemiyor. Allah korusun ben engelliyim. Çok zor bana. Elim kolum bilemem kaptırırım. Sigorta da yapmadılar. İstifamı istedim. Ben yerleri temizlemek için geldim makine nasıl temizliyim. İstifa edemezsin dedi kızdı bana ordaki kadın. Ben orda yapamam dedim. Yapıcaksın dedi bana. Bende müdürle konuşmak istedim. Sekreter bağlamadı. Konuşturmadı beni. Bağırdı bana o işi yapıcaksın istifa edemezsin dedi dinlemedi beni. Müdürle konuşamadım. Yemek yerken ben engelli olabilirim ama benim engelli olduğumu herkesin içinde söylüyordu. Rahatsız olduğumu söyledim. Yine de herkese o engelli dedi benim için.  O üniversite mezunu. Ama o da engelli olabilirdi. Allah korusun bi araba çarpsa kazayla sakat kalabilir, yürüyemeyebilir, göremeyebilir, zihinsel bir engeli olabilir. O zaman kendisi de engelli olur. Ama bunu düşünmüyor söylerken. Beni adam yerine  koyup anlayış göstermiyor. Benim istediğim anlayış. Hayatta her şey olabilir. Benim akrabağa evliliği okuma yazma zorlanıyorum. Temizlik yaparım. Makine temizleyemem. Çok tehlikeli. Sigorta da yapmıyorlar. Adam yerine koymuyorlar. Ama ben onlara beddua etmiyorum. Beddua da dönüp dolaşır bana gelir biliyorum.

Bir süre dinledim. 
İstediği insancıl şartlarda çalıştırılmak, engeline olan biraz anlayış ve mahremiyet, saygı ve empati.
Üniversite mezunu olmak, belli bir title sahibi olmak, bir yerlere gelmiş olmak insanları bu şekilde insani duygulardan uzaklaştırmamalı diye düşündüm.

Engelli kişinin kurduğu cümleler aslında o kadar içten, o kadar sevgi dolu ve yürektendi ki o işyerindeki insanlar adına ben utandım.

İnsanların güç sahibi olunca altında çalışanları onların kölesi gibi görüp kullanabileceklerini sandıklarını görünce üzüldüm. Özellikle zihinsel engelinden dolayı bu güzel yürekli insanı özür dileyerek söylüyorum aptal yerine koymaya çalışmaları, onun canına diğer canlar kadar değer vermemelerini, sigortasız şekilde tehlikeli iş makineleriyle çalıştırılmasını duyunca insanlık nereye gidiyor diye düşündüm.

Engelliyim diyen kişinin aslında hayattaki engelleri diğer onca engelsiz insandan daha çok aştığını, evrenselliğe bir o kadar daha yakın olduğunu gördüm bu gün.

Umarım kalbi büyük insanlar hep onunla olur. 
  
Vapurdan sonra dinlediğim için teşekkür etti. Bende paylaştığı için teşekkür ettim. 
 Kendisine herhangi bir şekilde yardımcı olabilir miyim diye sordum. 
Bir iş olursa yardımcı olabilmek için numarasını istedim. 
Gözleri sevinçten ışıldayarak bana numarasını verdi. 

El sıkışıp yollarımıza devam ettik. 

-Okuyup adam ol ! derler ya hep; sanırım kalbini, duygularını aç ve önce insan ol'u öğrenmemiz gerek. 
 

1/19/2016

Capslerim

Belki farketmişsinizdir son zamanlarda instagramda bir düzenlemeye girdim.
Bu düzenlemeyle beraber malesef el emeği göz nuru capslerimi de sildim.

Ama blog ne güne..
Bütün capslerimi topladım ve işte gece gece bu yazı ortaya çıktı. Hadi biraz eğlence zamanı :))


Eski zamanlarda niyetli olduğunu kibarca belirtip duruşunu korumak çok önemliydi..

Bayram seyran hazır tatil derken kutlamalarda kafası güzel olanlarımız da yok değildi.. Tabi o zamanlar paparaziler olmayınca elinde kadehi bile tutamayan ünlü düklerimiz eğlence sonrası tablolara bu şekilde yansıdı.

Oysa ki sadece film çekeceklerdi ama diğer tanrılar olayı fazla ciddiye aldılar..


Eh tabi kız milleti hep aynıydı - yok aşkım şu pazarı dolaşalım, yok aşkım o entariyi mi alsam ay yok yok altın rengi beni şişko gösterdi.. 
Bakın erkek milleti rahat, bi şalla tamam.
Yokkk.. kız illa gezecek her yeri


Bazıları da tabi düşünmek için rahat ortamlara ihtiyaç duyuyordu..
Eh bir filozof kolay yetişmiyor.


Birinin kız arkadaşına yamuk mu yapıldı,
Bir olay mı var..
Yok yani olmasın delikanlılarımız keser ona göre...

Namus o zamanlar çok değerliydi.
Kuruyup gidene kadar vermemek ata sporlarıydı.
Bakın teyze vermemek için sakal uzatıp kurumuş gitmiş ama o el endamını hiç bozmamış.


Havalar güzel olunca saldım çayıra mevlam kayıra politikası herkesi mutlu ederdi.

Tabi party hard yapmak o dönemde de zamane gençlerimizin yaptığı bir ata sporuydu.
Ama neyse ki Alka Seltzer her zamanki gibi kurtarışa yetişiyordu.


Geçmişte kızlar mahrem yerlerini kapatmadan ulu orta dolaşıp "ayy kıyamam evlenmeden vermezmiş.. tatlışş sezaarr" bakışı atarken, erkekler evlenmeden olmaz diyerek duruşlarını koruyorlardı.
 Bir şekilde tam tersine dönen bir politika izlemiş zaman içerisinde.


Eh tabi takipçi kazanmak da o günlerde zor, follow for follow güvercini yollasan bi dert geri dönüş kimbilir ne zaman olur, ee kısa sürede takipçi kasmak lazım derken bu durumu keşfedenler hemen külotlu çorapları geçirip seksi bacaklarıyla tablolara poz verip takipçilerine görsel şölen sundular.


Bazı kızlarımızsa orta karar güzellikleriyle baktılar evde kalmak üzereler hemen et satar politikası izlediler.


Tabi devirde böyle orasını burasını açıp tablolara poz veren kızlar olunca erkekler de haklı, kendilerine hakim olamayıp dekolteyi açan exlerinin kucaklarında atı atı verdiler kendilerini.

Aldatma gırla giderken sadece arkadaşız sözüyse en popüler ata sözleri arasında top10 e girmeyi başardı.


Minibüs şöförleri her zamanki gibi pür dikkat ücretleri topluyorlardı.
Bu çizimde arkadaki son 2 beleşciye geliyor söz..

Her köyün bir muzuru vardır tabi.
Çarmık olayını ti ye alıp espiriler döndürmeye başlayanlar muzur gülümsemeleriyle birbirlerine sana girsin diyerek gününü gün ediyordu.


Kasları biraz geliştirip sakal bırakan Sokrates zamanın en yakışıklısı olduğunu savunarak bu sözleri sarfetti..


Erkekler donlarına kadar derbeder durumdayken, kadınların bitmek tükenmek bilmeyen alışveriş sevdası yüzünden kara kara düşünen erkeklerimiz..
Al desen bi dert.. alma desen, sıkıyosa de.. :))

Gece sabahlayıp işkembeciden eve gelenlerde belli oluyordu..
Çorba da mı içmeyek ohh bol sarımsaklı miss :))

Sonlara geldik eminim çok keyifle okumuşsunuzdur..
Valla ben demedim bunları, hepsi bakın yaşanmış, yazılmış, çizilmiş..
Canlı canlı tarih dersi size başka yerde bulamazsınız.

Tarihi bilgilerimi sorgulayanlara gelsin o zaman son capsim.




Balkabaklı Tarçınlı Tart ve BONUS mini beze Tarifi

Aslında yazmak için biraz geç kaldım Christmas ve yılbaşı için yapılması ideal bir tatlı.

Malzemeler:
  •  500 gr Balkabağı
  • 2 paket Burçak
  • 4 yemek kaşığı un
  • 1 paket şekerli vanilin veya vanilya esansı
  • Toz tarçın
  • 150 gr tereyağı
  • 200 gr krema
  • 2 yumurta
  • 10 yemek kaşığı şeker

 

Kabakların yeşil kısımlarını ayırıp küçük parçalara ayırıyorum.


Kabakların çok ıslak olmaması önemli tartın kıvamlı olması için.
Bu yüzden kabakları buharda pişirme makinesini kullanarak pişirdim.
Normal şekilde haşlamak isterseniz çok az su kullanın ve en sonunda süzün kabakları.

Kabaklar haşlanırken tartın tabanını yapıyorum.
2 paket Burçak da kullanabilirsiniz ama ben 1 kepekli 1 yulaflı kullandım içindeki incir üzüm de güzel bir tat verdi.

Bütün bisküvileri rondodan geçiriyorum.
Üzerinde unu ekliyorum ve şekerli vanilini ve tarçını (2 çay kaşığı) ilave ediyorum.

 

  


Tereyağını ısıtıyorum ve karışımın üzerine döküyorum.

 


Hamur haline getirdikten sonra kalıbıma eşit kalınlıkta yayıyorum.
Burda benim minik bir hatam oldu borcam kullanarak çıkarmakta zorlandım ama siz açılabilir kek kalıplarından kullanırsanız daha sonrasında servis etmek çok daha kolay olur ve sunum yaparken çeversini de krema ile süsleyebilirsiniz. 

10 dakika 180 derecede pişiriyorum.
Çok tutmuyorum çünkü sonradan yeniden fırına giriceği için yanmasını istemiyorum.

Tabanın üzerine tarçın serpiyorum  

 

Bu sırada kabaklarım yumuşacık oldu ve haşlandı.

Onları el blendırı ile püre haline getiriyorum.

 Üzerine kremayı, yumurta sarılarını ve şekeri ekliyorum.
Bal koymadım ama bal da yakışır diye düşündüm sonradan siz koyup denerseniz nasıl oldu haber verin.
Bu kısma tarçın koymuyorum çünkü zaten yeterince tabanda var her yeri buram buram tarçın yapmaya gerek yok. 
Veee yumurta beyazlarını atmayın bezede kullanıcaz !!


 

Hepsini karıştırıp yoğun bir karışım haline getiriyorum.
Sonrasında karışımı tabanımın içine koyup 200 derecede daha önceden ısınmış fırında yarım saat kadar pişiriyorum.

 
Bu sırada hemen bezelerin yapımına geçiyorum.
2 çay fincanı toz şekerle 2 yumurta beyazını kısık ateşte mikserle 6  7 dakika çırpıyorum.
Sonrasında da 10 dakika altını kapatıp çırpmaya devam ediyorum.



Kıvamı bu şekilde kaşıktan akmayacak şekle gelene kadar karıştırıyorum. 
Sonrasında fırın kağıdının üzerine minik minik diziyorum.

10 dakika 200 derecede onları da fırınlıyorum sonradan tartı çıkarırken fırının ısısını 100 e düşürüp bi 15-20 dakika daha tutuyorum.
Önemli olan içlerinin de pişmesi içinin çiğ kalmamasına dikkat edin. :) 

Veee 1 gece buzdolabında beklettikten sonra bezelerle süslüyoruz, hazırızz !:) 
Bezeleri gece boyunca kuru bir yerde saklayın buzdolabına koymayın çıtırlıklarını kaybetmesinler.
Afiyet olsun. 

 




1/18/2016

Deniz Börülcesi Bol Sarımsaklı :))

En sevdiğim mezelerden biri deniz börülcesi ve çooook kolay yapımı, kesinlikle denemelisiniz.
Ben sarımsak da çok sevdiğim için tam benlik oldu  :))


Malzemeler:
  •  2 paket deniz börülcesi
  • Zeytinyağı 
  • Sarımsak
  • Limon

2 paket deniz börülcesini  yıkadım ve odun kısımlarını temizledim.
Bunu yaparken börülceleri dallarına ayırmamaya dikkat edin.
Ben biraz fazla dallara ayırdım o yüzden sonrasında kılçık ayıklama kısmı teker teker uzun sürdü.

Deniz börülcesinin içinde kılçıkları var kılçığın üzerinde büyümüş etli kısımlar var gibi düşünebilirsiniz börülceyi.


Ayıkladıktan sonra bol suda haşlıyorum.
Çok tuzlu bir börülceydi benimki o yüzden 2 kere su değişimi yaptım haşlarken yoksa fazla tuzlu geldi bana tat olarak.
Kahverengi bir su oluyor onu döküp yeniden temiz su koydum.
En son da tamamen yumuşayıp haşlandıktan sonra börülceleri süzüp soğuk suda yıkadım.

Börülceyi ayıklama kısmı en uğraştırıcı kısım.
En kalın sapın olduğu yerden tutup parmağınızla ince kısımlara doğru sıyırın.
Zaten çok kolay bir şekilde sıyrılıcaklar.

Sıyırma işlemi tamamlandıktan sonra da üzerine zeytinyağında dövülmüş sarımsak karışımını döküyorum.
İsterseniz biraz limon da eklenebilir.
Yada süslemek için ince limon dilimleri kullanabilirsiniz.

Afiyet olsun ! :)